Ne Arıyorsunuz ?
  • Görüşme Saatleri : 09:00 - 21:00

Blog

doctor g0c88a2fca 1280

Bireysel Psikoterapi Nedir ?

Bireysel psikoterapi sürecinde terapist, danışan ile birebir ilgilenir. Danışan ve terapist, terapi süresi boyunca birbirleri ile iş birliği içerisindedir. Kişi terapiye psikolojik problemlerini çözümleyemediğinden ötürü ya da kendini geliştirme amacıyla başvurabilir.

Kişinin bireysel terapideki amacı; kendisinin davranışlarını, duygularını, düşüncelerini ve ortaya çıkan fiziksel belirtilerini fark edip iç görü kazanmasıdır. Bireysel psikoterapinin süreceği süre kişinin yaşadığı problemlere göre değişiklik göstermektedir. Ancak kısa psikoterapilerde en az 8-12 seans olması gerektiği önerilmektedir. Seanslar haftada bir ve 50 dakika civarında sürmektedir.

Bireysel psikoterapide kullanılan terapi ekolleri her terapistin uzmanlığına ve kişiye en uygun olacak terapi çeşidine göre değişiklik göstermektedir. Genellikle uygulanan terapi çeşitleri arasında; Bilişsel Davranışçı Terapi, Psikanalitik, Varoluşsal ve Kişilerarası ilişki modelleri vardır.

Bireysel Psikoterapi Desteği Almaya Karar Vermeden Önce

Kendimi nasıl hissediyorum?
Sıklıkla öfkeleniyor muyum?
Yaşanan olaylara hep karamsar mı bakıyorum?
İntihar düşünceleri aklımdan hep geçiyor?
Birisinin beni takip ettiğini düşünüyorum?
Yaşadığım problem ne kadar zamandır devam ediyor?
Bu problemin beni rahatsız etme oranı 0 (hiç yok) ve 100 (çok fazla) arasında kaç olur?
Davranışlarımı kontrol etmekte zorlanıyor muyum?
Fiziksel rahatsızlıklarım var mı?
Korku ve endişelerimi düzenlemekte zorlanıyor muyum?
Günlük işlerimi yaparken zorlanıyor muyum?
Uyku problemi yaşıyor muyum?

bireysel psikoterapi

Bireysel Psikoterapinin Yardımcı Olduğu Ruhsal Problemler

Öfke Problemleri
Depresyon
Sosyal İlişki Problemleri
Panik Atak
Psikoz
Şizofreni
Kişilik Bozuklukları (Borderline,Narsistik,Histerik)
Obsesif-Kompulsif Bozukluk
DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu)
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Yas
Motivasyon Problemleri
Yeme Bozuklukları
İlişki Problemleri
Sınav Kaygısı
Farkındalık Kazanma/Kendini Tanıyarak
Ders Başarısında Düşüşler
Duygu-Durum Bozuklukları

Bireysel Psikoterapiye Olan İhtiyaç Nasıl Anlaşılır?

Kişinin psikoterapiye yönelmesi kendi içsel problemlerini çözemediği zamanlarda gerçekleşir. Kişi psikoterapiye başlamadan önce problemlerini kendisi çözerek ya da güvendiği kişiler ile paylaşarak çözmeye çalışır. Ancak bu görüşmelerin kişi için yeterli olmadığı anlarda ve kişinin yaşadığı problemlerin devam ettiği durumlarda bir uzmandan destek alması kişi için en doğru karar olacaktır.

muzisyen beyninde beyaz ve gri madde yapilarindaki farkliliklar

Müzisyen Beyninde Beyaz ve Gri Madde Yapılarındaki Farklılıklar

Gündelik yaşamımızda çok sık kullandığımız müzik kavramı; algı,hareket,sosyal kavrama,performans,duygu,hafıza ve son olarak öğrenme gibi tüm bilişsel süreçleri aktif hale getiren bir etkinlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir müzik sesi duyduğumuz anda meydana gelen işitsel bilgi sürecinin devamında vücut hareketleri belirli bir tepki oluşturur ve bu müzikal algı bir çok işlemsel adımdan geçerek bilinçli bir hale getirilir (Koelsch,2005).

                            Müzik, insanIığın ortak diIidir. (Henry Wadsvorth LongfeIIow)

Beyin ve Müzik kavramlarını birlikte ele aldığımız zaman bir çok farklı disiplinlerden oluşan araştırmacılar bu konuya büyük önem vermelerinin yanında bu konuyu odak noktası haline getirmişlerdir. Bu disiplinleri belirtmek gerekirse bunlar; nöroloji, psikiyatri,müzikoloji, bilişsel nöroloji,radyoloji,bilişsel nörobilim, fizyoloji, nöropsikoloji ve nöromüzikoloji olarak bilinmektedir. Bunun üzerine bazı araştırmacılar insan beyninin müziği nasıl algıladığını ve meydana gelen durumlara karşı nasıl duygusal tepkiler verdiklerini araştırmış, bunun yanında nöropsikoloji ve bilişsel nörobilim disiplinlerini bir araya getirerek, müzik ile ilgili çalışmalara başlamışlardır. Bu durumun sonucunda yeni bir alan olarak bilinen“Nöromüzikoloji” ortaya çıkmıştır.

NÖROMÜZİKOLOJİNİN İLGİLENDİĞİ ALANLAR NELERDİR?

  • Müziğin üretimi ve algılanması
  • Bilişsel ve Sinirsel mekanizmaların içerik ve gelişimi
  • Müziğin işlendiği bölgeler
  • Beyindeki müzikal alanın olgunlaşması ve müzikal beceriler

 

Nöromüzikoloji konusuna biraz daha açıklık kazandırmak gerekirse ,müziğin insanlar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu araştırmak için meydana geldiği düşünülmektedir. Müziğin,sosyal ve kültürel etkilerinin yanında müzik algısı üzerine de çalışmalar yürütülmüş ve bir insanın bulunduğu çevre ve o bölgenin kültürel etkisi, müzik dinlerken bulunduğu ortam ya da şartlar göz önüne alınarak, bununla birlikte kişinin müziği algılayışında ve beyinde meydana gelen etkiler inceleme alanına girmiştir.

Günümüzde, müzik eskiye nazaran çok daha fazla dinlenmekte ve hayatlarımıza girerek kendisini gözle görülür bir biçimde hissettirmektedir. Çünkü insanlar geçmişe göre müziğe rahatlıkla ulaşabilmekte ve müziği rahatlıkla dinleyebilmektedir. Televizyon,radyo ve diğer kitle iletişim araçları, kişilerin müzik becerilerini kazanmasına büyük katkıda bulunmuştur.

Son zamanlarda anaokuluna başlayan çocukların dinledikleri müzikler, büyük ihtimalle büyükanne ve büyükbabalarının dinledikleri müziklerden çok daha fazladır.

MÜZİSYEN BEYNİNDE Kİ GRİ/BEYAZ MADDE YAPILARINDAKİ FARKLILIKLAR NELERDİR?

Yapılan bir çok araştırmaya göre beyinde gerçekleşen müziksel süreçlerin, müzisyenlerin beyninde normal insanlara göre çok daha farklı çalıştığı ile ilgili bulgulara ulaşılmış ve bazı araştırmalara göre, müzisyen olan insanların küçük yaşlardan beri müzikle ilgili elde ettiği; duyusal,üst düzey biliş ve motor deneyimleri, meslek yaşamları boyunca müzikal yeteneklerini etkileyen bazı maddeler üzerine değinilmiş ve bunlar, gri ve beyaz madde olarak ikiye ayrılmıştır.

Aşağıda belirtilen resimde beyaz ve gri maddelerin yerleri açık bir şekilde görülmektedir.

beyin lobu yapısı

 

Gri madde beynin hangi kısımlarında önemli bir fonksiyona sahiptir?

1) Beynin dış kısmını(korteks) meydana getiren alan

2) Basal ganglion (Bilişsel süreçler, hareket seçimi ve öğrenmeyi pekiştirme gibi durumlarda)

3) Thalamus(Duyuların serebral korteksteki primer duyu merkezine iletilmesinde ve serebellum ve basal gangliadan gelen hareket hakkında bilgilerin serebral korteksinin motor bölümüne iletilmesinde rol oynar.)

4) Ve son olarak beyincikte meydana geldiği görülmektedir.

 

Beyaz madde, genel olarak beynin iç kısmında yer alan beyaz maddeye gri maddenin yardımcı olduğu fonksiyonlar ile ilgili bilgileri sağlıklı bir şekilde gideceği yere ulaştırmada görevlidir.

Müzisyenlerin beyni ile ilgili yapılan çalışmalarda yani uzun süre müziksel deneyime sahip olan kişiler ile yürütülen çalışmalarda, bu kişilerin beyinlerinde yapısal olarak belirgin bir artış ve ya büyüme görülmektedir.

Beynin iç kısmını meydana getiren beyaz madde milyonlarca aksondan meydana gelmektedir ayrıca akson denilen sinir telleri, myelin adı verilen beyaz renkte dokudan oluşmaktadır. Böylelikle beyaz madde olarak bilinen yapı rengini “myelinden” almaktadır.

Eğer beyinde myelinleşme yani beyaz madde yoğunlaşırsa o bölgede nöral ağlar,ileti ve organizasyon durumu da o kadar iyi olmaktadır.

Bir örnek vermek gerekirse, keman çalan bir insanın beyninde, beyaz madde yoğunluğunda gözle görülür bir değişim olacağı bulgusuna varılmıştır.

Beyindeki yoğunluğun derecesini ölçmede “Difüzyon tensor manyetik rezonans görüntülemeden” yararlanılmaktadır. Beyindeki beyaz madde ne kadar yoğunsa DTI sinyalleri de o kadar artış göstermektedir.

Bu çalışmanın sonucunda kompleks görevlerin öğreniminden sonra beyaz maddede meydana gelen yapısal değişikliklerin nasıl olduğu görülmüştür.

Gri madde ile yapılan bir çalışmada üç grup ele alınmıştır. Bu gruplardan, Birinci grup; Profesyonel müzisyenler. İkinci grup; Profesyonel müzisyenlerin bir alt basamağı olan amatör müzik öğretmenleri son olarakta üçüncü grup müzik bölümü öğrencilerinden oluşmaktadır. Sonuçlara bakacak olursak, beyinde motor,görsel ve işitsel işleve sahip bölgelerde gri maddenin hacminde bazı farklılıklar olduğu ortaya çıkmıştır.

Gri madde hacmi en fazla profesyonel müzisyenlerde görülürken, amatör müzisyenlerde orta seviyede, daha müzisyen olmayan müzik bölümü öğrencilerinde ise düşük seviyede bir değer ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak, profesyonel müzik eğitimi alan insanların beyinlerinde gri/beyaz madde oranında farklılıklar görülmüş bununla beraber daha çok çalışma yapılarak daha net bilgilere ulaşılabileceği araştırmalarda ifade edilmiştir.

forer barnum etkisi

Forer /Barnum etkisi nedir?

Forer/Barnum etkisi; Psikolog Bertram R. Forer tarafından 1948 yılında yapılan bir deney sonucunda ortaya atılan bir kavramdır. Bu deneyde psikolog Forer öğrencilerine bir ders önce yaptığı kişilik testinin sonuçlarını dağıtıyor ve kağıtları verirken sonuçların, kişiye özel sonuçlar olduğuna dikkat çekiyor ve bu analizi kendilerine göre değerlendirmelerini istiyor. 1 den 5 e kadar değerlendirme aralığı koyuyor ve sınıfın ortalaması 4.26 çıkıyor. Ancak sizin de bileceğiniz gibi Forer’un öğrencilerine verdiği sonuçlar, söylediği gibi kişiye özel değildir. Herkese aynı metni dağıtmış ayrıca metni kendisi de yazmamış belirli bir astroloji dergisinden alıntı yapmıştır. Bu deney birçok kez tekrarlanmış ve sonuçlar hep 4.20 civarında çıkmıştır. Forer bilim dünyasına çok farklı bir bakış açısı kazandırmıştır. Kısaca  Forer/Barnum etkisi; Genel olarak kabul edilebilecek bir şeyi insanın kendi üzerine alınması ve kendisi için o durumu/olayı özel olarak hissetmesidir. Genellikle fal ve astroloji de forer etkisinin kullanımını görebiliriz. Forer etkisi diğer bir adıyla Barnum etkisi olarakta bilinmektedir. Gelin şimdi bu konuyu biraz daha açıklığa kavuşturalım…

ÖNCELİKLE SİZE ÖZEL KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ANALİZİNİZİ YAPARAK BAŞLAYALIM NE DERSİNİZ?

  • Gerçekten dostum diyebileceğiniz ve her şeyinizi çekinmeden anlatabileceğiniz insan sayısı 2-3 taneyi geçmez.

 

  • Başkalarının sizi beğenmesine ve size hayran olmasına ihtiyaç duyuyorsunuz, ama aynı zamanda kendinize karşı eleştirel olmaya da eğilimlisiniz.

 

  • Kişiliğinizin bazı zayıf yönleri var ama genelde olumlu yönleriniz sayesinde bunları kolaylıkla telafi etmeyi başarıyorsunuz.

 

  • Kendi yararınıza çevirebileceğiniz halde kullanmadığınız çok büyük ve önemli bir kapasiteye

 

  • Dışarıdan disiplinli ve öz güvenli gözükürken, içten içe biraz kaygılı ve güvensizsiniz. Nitekim bazen doğru kararı verip vermediğiniz ya da doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda kafanızda ciddi şüpheler uyanıyor.

 

  • Belli bir miktarda değişiklik ve farklılığı tercih ediyorsunuz; kısıtlamaların ve sınırlandırmaların içinde kalmak sizi mutsuz ediyor. 

 

  • Bağımsız bir düşünür olmakla gurur duyuyorsunuz, yeni fikirlere karşı kendinizi kapatmıyorsunuz ama başkalarının iddialarını yeterli tatmin edici kanıt olmadan kabul etmiyorsunuz.

 

  • Başlarda soğuk biri gibi gözükseniz de karşınızdakine ısındığınızda çok konuşkan ve sıcakkanlı birine dönüşüyorsunuz.

 

  • Bazı zamanlar dışa dönük ve sosyalsiniz; bazı zamanlarsa içe dönük bir kapalı kutu oluyorsunuz.

 

Evet burada yazan cümlelerin en az 2 ya da 3 tanesi büyük ihtimalle sizi anlatıyordur. Ve bu cümleleri okurken içinizden “Bu cümle tam olarak beni anlatıyor.. ya da çok iyi bir falcı beni bu kadar nasıl biliyor ? der gibisiniz ama aslında olay öyle değil. Peki olay öyle değil de nasıl oluyor da her zaman fallarda, burçlarda bizi anlatan şeyler çıkıyor?

Çünkü genellikle genel yorumlar yapılıyor. Yukarıda verilen cümlelerin içinde birkaç cümlede de olsa insan kendisine o yorumu uydurabiliyor ve işte bu cümle beni anlatıyor diyebiliyor. Kısaca bu ifadeler de kişiye özel hissettirecek kadar özgün ancak toplumun geneline hitap edecek kadar genel ifadeler (tahminler) söyleniyor.

Mesela bir örnek verelim; Balık burcu kadınları duygusaldır ancak Oğlak burcu kadınlarının  asla aldatılmaya toleransı yoktur ya da Yengeç burçları genel olarak dışadönük kişilerdir ancak Arslan burçları özgürlüklerine düşkündür, dostluklara önem verirler gibi cümleler söylenmektedir. Diğer 8 burç içinde bunun gibi birçok örnek verebiliriz. Lakin şimdi birlikte düşünelim,ilk olarak gelin balık burcu kadınını ele alalım “Balık burcu kadınları duygusaldır.”Bu cümle çok kesin bir şekilde balık burcu kadınına ait bir özellik gibi ifade edilmiştir. Evet balık burcu kadınları duygusal olabilir ancak diğer burçlarda yerine göre duygusal olamaz mı? Zaman zaman kim duygusallaşmaz? Hayatımızda yaşadığımız bazı olaylara karşı herkes belirli bir zaman diliminde duygusallaşabilir ancak bu her zaman devam edecek diye bir kaide yoktur. Ya da “Oğlak burcu kadınlarının aldatılmaya asla toleransı yoktur.” cümlesine gelelim. Bu sadece oğlak burcuna özgü bir durum mu? Diğer burçlara sahip olan insanların sizce aldatılmaya toleransları ne kadar olabilir? Çoğu insan başına bu tür bir durum geldiğinde, terk edildiğinde ya da aldatıldığında bu duruma karşı toleransları düşük olabilir. Bu oğlak burcu kadınına has bir durum değildir. Bu durum kişinin ne kadar, neyi kaldırabildiğine dair bir özelliktir.

Forer, yaklaşık olarak herkese uyabilecek sözleri biraz övücü bir şekilde dillendirirsek herkesin bu sözleri üzerine alınabileceğini vurgulamıştır. Barnum Etkisi olumlu ifadeler için en iyi sonucu vermektedir. Çoğu insan, “Genellikle sevmediğim şeyleri yapan insanlara zarar vermeyi düşünüyorum” gibi olumsuz bir cümle olduğu zaman, bu ifadenin kendisi için  uygun olmadığını düşünürler. Ancak yukarıda verdiğimiz örneklerde de gördüğünüz gibi genellikle cümleler olumlu ögeler içeren ifadelerden oluşmaktadır. Negatif ifadelerin genellikle pozitif ögelerle dengelendiğini unutmayın. Sonuç olarak; Forer/Barnum etkisi genellikle astroloji,grafoloji(el yazısından karakter tahmini) ve falcılık gibi bilimselliği kanıtlanmamış alanlarda kullanılmaktadır.

Eğer bu bilgiler sizin için yeterli olmadıysa küçük bir test ile bu durumu daha  net görebilirsiniz. Mesela sizin gönderdiğiniz kahve falını sanki arkadaşınızın falıymış gibi ona okuyun ve size neler söylediğine tanık olun. Göreceksiniz ki o falda kendini bulacak.

 

                                                               Kaynakça

https://www.britannica.com/science/Barnum-Effect

https://www.irelandsown.ie/p-t-barnum-mighty-huckster-or-genuine-genius/

sanat terapisi nedir 1

Sanat Terapisi Nedir ?

Sanat terapisi bir sanat eğitmeni ve bir terapistten oluşmaktadır. Bu iki kişinin birlikte çalışması tedavinin sanatla sürdürebilmesi için önemli bir koşuldur. Sanat ile tedavi etme yöntemi 20.yüzyılın ortalarında Avrupa ve ABD’de ortaya çıkmaya başlamıştır. Ayrıca 1940 yıllarında ABD’de farklı bir alan olarak yerini almıştır. Sanat terapisi, sanatın yaratıcı gücünü kullanarak her yaştaki bireylerin fiziksel, ruhsal ve duygusal  gelişimlerinin iyileştirilmesine yardımcı olan bir alandır.

Bu alanda, bir bireyin kendi yeteneklerinin farkında olması, iç çatışmalarını ve sorunlarını çözüp baş edebilmesi ayrıca karşısına çıkan herhangi bir stres yaratıcı bir duruma karşı da iç görü kazanıp bunu kontrol edebilmesi hedeflenmektedir.

“Bütün sanatlarda, insanı şaşırtan bir yan vardır.” Sözünden yola çıkacak olursak, eğer sanatsal faaliyetlerde bulunmayı istiyorsak, öncelikle hayattaki sorunlarımızın farkına varmamız çok önemli bir durumdur. Sanat ile uğraşırken yeteneğinizin olup olmaması önemli değildir. Önemli olan sizin bu durumun farkında olmayı istemenizdir.

Sanatın Psikoterapideki İşlevi Nedir ?

Sanat ve psikoterapi arasında ki ilişki çok uzun yıllar öncesine kadar dayanmaktadır. Mesela; ilk çağları buna örnek olarak verebiliriz. İlk çağlarda sanat diye bir kavram yokken bile aslında bizim  hayatımızda kendimizi ifade etme aracı olarak büyük bir yere sahip olmuştur. Eğer, daha önceki dönemleri ele almak istersek, rahatlıkla görebiliriz ki en ilkel diyebileceğimiz dönemlerde dahi semboller ve imgeler insanlar arasında ki ilk iletişim aracı olmuştur.

Sanat, bir insanın var olan ve var olmayan durumlar arasında gidip geldiği ve bireyin kendi gerçekliğinin farkına varıp kendine ait başka bir gerçeklik yaratmasıdır. En kısa ve net şekilde; sanat, bir insanın kendisini tanıması ,bunları kendisine göre dönüştürmesi ve bunlardan yeni bir şeyler yaratabilmesidir. Buna bir döngü gözüyle de bakabiliriz. Bunların sonucunda, insan bazı şeyleri kolaylıkla anlayabilir. Mesela, başkalarının da yardımıyla kendisinin farkına varabilirken,varlığını da bu şekilde kanıtlayabilir.

Psikiyatride Sanatla Tedavi Yönteminin Gelişimi

Psikiyatri alanında sanat ile ilgili incelemeler üzerine bazı araştırmalar yapılmıştır. 19.yy’ da  Fransız psikiyatrist  Max Simon ve İtalyan psikiyatrist Cesare Lombroso tarafından geniş çaplı incelemeler yapılmıştır. II. Dünya savaşından sonra yoğun bir buhran içinde olan toplumun rehabilite edilme ve onarılma ihtiyacı olmuştur ve bunun için en etkili yöntemlerden birisi “sanat” olarak bilinmiştir.

Sanat bu dönemde insanın içindeki acılara yardımcı olmakta ve bu durumlara karşı şefkat ve saygı ile bakılmasına yardımcı olmuştur. Margaret Noumburg, Freud’un dinamik sanat terapisi fikrinden yararlanmış ve sanatı terapötik iletişimin bir yöntemi olarak kullanmayı amaçlamıştır. Hümanistik ve Davranışçı yaklaşımların da kullanımında etkilidir.

Sanatın Psikoterapi ve Psikiyatrik Rehabilitasyondaki Yeri

-Kalıcı görsellik,somutlaştırma,dışsallatırma

-İletişim aracı

-Dürtülerin ortaya çıkmasını sağlama

-Katarsiz

-Savunma Mekanizmalarının geliştirilmesi

-Subliminasyon yoluyla dürtülerin kontrol edilmesi

-Düzeltici duygusal deneyime yardımcı

-Terapötik bir enerji oluşumu

-İmaj,sembol meydana getirme

Sanat Terapisi Kullanım Alanları

-Sözel iletişim sıkıntısı çeken hastalar

-Zihinsel gerilik, Otistik ve Davranış bozukluğuna sahip çocuklarda

-Psikotik vakalarda ve Şizofrenide

-Travma Sonrası Stres Bozukluğu (PTSD) olan hastalarda travmaya bağlı olarak ortaya çıkan saldırganlık ve inkar durumunda

-Fiziksel bir rahatsızlığa sahip olan kişilerde(Kronik ağrı, Kanser bazı Nörolojik bozukluklar)

-Terapi boyunca yoğun bir şekilde aktarım ve karşı-aktarım yapan kişilere ( genellikle kişilik bozukluğu olanlar)

Sanat Terapisi Dalları

Sanat terapisi alt dallarını üç başlık altında inceleyebiliriz.

1) Görsel-Sanatlar terapisi

Bir sanat psikoterapisi ile danışanın plastik ve görsel sanata bakış açısı kullanılır. Bunlardaki ifadelerin farkındalığının kazandırılması,stres,depresyon,travmatik durumlar, kronik hastalıklar ve semptomlar gibi durumlarla başa çıkma yöntemidir. Bu alanda olan kişiler,bu sanat alanının iyileştirici ve geliştirici olduğu üzerine durmuşlardır. Bu sanat dalında renkli kalemler,renkli kağıtlar,ebru,dönüştürebilir atıklar ve benzerleri kullanılmaktadır. Kişinin bir şeyi yaratırken ki olayların farkına varabilmesi ve bunlara bir anlam verebilmesi gerekmektedir.

2) Dans ve Hareket Terapisi

Kişinin dans ederken ki hareketleri bir kişinin düşüncelerinin ve hislerini yansıtır. Kişinin hareketlerinin kavranması, fark edilmesi ve hareket repertuarlarının arttırılması sağlanmalıdır. Böylece kişi sözel ve yeni bir hareket mekanizmaları geliştirebilir.

3) Müzik Terapisi

Müzik terapisi ,bir danışan ve müzik terapistinden oluşur. Grup ortamlarında da uygulanılabilir.Bazı müzik aletleri kullanılır ve kişinin fiziksel,duygusal,zihinsel,sosyal ve bilişsel ihtiyaçlarına göre iletişim, mobilizasyon, ifade ve uyum becerileri geliştirilir.

KAYNAKÇA

http://www.dergipdr.com/sanat-terapisi-art-therapy-uzerine-4414h.htm

Vikipedia

https://www.nkfu.com/eski-cagda-eski-yunan-resim-sanati/

Call Now Button